Televizyondan etkilenme düzeyleri
çocukların yaşlarına, gelişimlerine, ailesel ve çevresel faktörlerine,
izledikleri programların içeriklerine bağlı olarak farklılıklar göstermektedir.
Televizyonun çocuklar üzerindeki etkileri, olumlu olduğu kadar olumsuz da
olabilmektedir.
Yapılan
araştırmalar çocukların 18. aylarından itibaren televizyondan gelen uyaranlara
kısa süreli de olsa ilgi gösterdiğini ancak “izleyici” olarak adlandırmalarının
ancak 2.5 yaşlarından sonra olduğunu göstermektedir.
• 2.5 yaş itibariyle çocuklar gördükleri (izledikleri)
olay ve davranışları taklit etme yetisine de sahip olurlar. Bu yaş çocuklarının
ilgisinin hızlı efektlerle değişen sahnelere sahip çizgi filmler olduğu göz
önünde tutulduğunda, bu yapıtları “taklit” eden ve bu yapıtlardan öğrenen
çocukların hayatında çizgi filmlerin önemini görürüz.
• 3–6 yaş arası çocuklarda ise bu rolün önemi daha da artar çünkü araştırmalar bu yaş grubu çocuklarının televizyon ve dolayısıyla çizgi film izlerken artık“anlam” arayışı içinde olduklarını ortaya çıkartmaktadırlar.
• 3–6 yaş arası çocuklarda ise bu rolün önemi daha da artar çünkü araştırmalar bu yaş grubu çocuklarının televizyon ve dolayısıyla çizgi film izlerken artık“anlam” arayışı içinde olduklarını ortaya çıkartmaktadırlar.
Çizgi filmlerin etkilerini dört ana başlık altında inceleyeceğiz. Bunlar:
o Çizgi filmlerin çocuklar üzerindeki olumlu etkileri
o Çizgi filmlerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri
o Çizgi filmlerin çocukların fiziksel özellikleri üzerindeki etkileri
o Çizgi filmlerin ürün satışları üzerindeki etkileri
ÇİZGİ FİLMLERİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ
OLUMLU ETKİLERİ
OLUMLU ETKİLERİ
Günümüzde
en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyon insanlara hem görsel hem de
işitsel olarak uyarıcı durumundadır. Bunun sonucu olarak da dünyaya açılan bir
çeşit pencere görevini üstlenerek birçok evde başköşededir. Ülkemizde de son
yirmi yıl içerisinde televizyonun maddi açıdan ucuzlaması ve herkesin
alabileceği bir fiyata inmesi, özel kanalların açılması,kablolu yayınların
yaygınlaşması televizyonun bireyler üzerindeki etkilerinin arttığını
düşündürmektedir. Bu etki en çok da çocuklar üzerindedir. Televizyonun çocuklar
üzerinde olumsuz etkilerinin yanı sıra olumlu etkileri de vardır. Bunlar şöyle
sıralanabilir:
Güdüleyici, eğlendirici ve öğretici nitelikleri: Herkesin de bildiği gibi televizyon çoğu çocuk için en büyük eğlence kaynağıdır. Televizyonun karşısındayken resmen dünyayla bağlantılarını kesip yüzlerinde hafif bir gülümsemeyle izlerler. Ama fark etmezler ki izledikleri çizgi filmler, programlar onları eğlendirirken bir yandan da öğreticilik görevini üstlenir. Örneğin; Deprem Dede adlı çizgi film çocukları görselliğiyle eğlendirirken deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasını anlatarak mini bir çizgi film ile onları doğal afetler konusunda bilinçlendirmiş ve yapılması gerekenleri öğretmiştir. Bu dönem ilkokul çocuklarında deprem tatbikatı yaparken sınıf ortamında nasıl davranmaları gerektiğini bu çizgi filmden öğrendikleriyle uygulamışlardır. Çevresini yeni tanımaya başlayan çocukların içinde nesne ve objeleri tanıyarak isimlerini tam telaffuz edebilmelerini de sağlamaktadır. Bazı çizgi filmlerde kullanılan şarkılarla öğretme yöntemi de çocuğun müzikal yönünü geliştirir.
Uzak
yerler ve dünya hakkında bilgileri arttırır: Çocuklarda en büyük özellik merak duygusu ve hayal etme gücünün
sınırsızlığıdır. Küçük yaş grubundaki bazı çocuklar diğer insanların nerede
yaşadıklarını, neden bazılarının farklı renkte olduklarını, giyim tarzlarının
neden kendileri gibi olmadığını merak ederler. İşte bu soruları sormaya
başlamalarındaki büyük etmenlerden birisi televizyonda izledikleri
programlardır. Örneğin; milli bayramlarda ekranlarda gösterilen her dinden, her
renkten, her milletten çocukların olduğu programlar bu duruma örnektir. Ayrıca
her çizgi film ayrı iklimlerde, coğrafyalarda oluşturulduğu için çocukları
yaşadıkları yerler dışında da yerler olduğunun bilincine vardırır.
Olumlu davranışlar sergileyen modeller sunar: Her çizgi film şiddet içerikli değildir. Günümüzde de bazı çizgi filmler çocuklar için örnek model oluşturması için kasıtlı kareler vardır. Örneğin; yerli yapım olan Pepe’de aile bireylerinin birlikte vakit geçirmesi, işbölümlerinin yapılması, kardeşiyle ilgilenmesi, büyükanne ve büyükbabasına karşı saygılı olması, ailede birbirlerine karşı olan üslup ve tutumları da bunlara örnektir. Susam Sokağı çizgi filmi toplumsal erdem ve değerleri kazandıran çizgi filmdir.
Çocukların kendilerini
tanıyabilmelerine yardımcı olur: İzledikleri çizgi filmlerde
kendi fiziksel özelliklerine uygun karakterler bularak cinsiyet ayırımını ve
bunun getirdiği farklılıkları anlarlar. Örneğin; erkek çocuklarının çizgi
filmlerde maç yapması kız çocuklarınınsa genelde pembe renkte giyinip daha naif
olmaları buna örnektir.
Çocukların kişiliklerini
geliştirebilmelerine ortam hazırlar: Eğitici çizgi filmlerde
verilmek istenen mesajlar çocukların kişiliklerini oluşturmada etkilidir.
Yardımseverlik, paylaşma, kendini ifade ederek istediklerini ya da
istemediklerini dile getirme bunu yaparken de üslubu düzgün kullanabilme gibi
kişiliksel yönden gelişirler. Çocuk hayal dünyasınıgeliştirerek bir olaya tek
bir bakış açısıyla değil birçok bakışaçısıyla değerlendirmeyi öğrenir.
Çocuklara düşünme,
sorgulama ve eleştirme fırsatı verir: Çocuklar çizgi filmleri
izlerken kendi yaşamlarıyla karakterlerin yaşamlarını karşılaştırırlar ve böyle
sorgulamaya ve eleştirmeye başlarlar. Ailesinde hakaret etmeden diyalog kurmayı
öğrenen bir çocuk izlediği çizgi filmde hakaret içerikli bir sahne gördüğü anda
eleştirel bir tutuma girerek bunun doğru olup olmadığını kendi içinde sorgular.
Televizyonun
çocuklar üzerindeki bu olumlu etkileri
arttırmak için:
Anne babanın görevi; çocuğu sadece vakit geçirmesi için ya
da başından savmak için çizgi film karşısına oturtturmamalıdır. Çocuklarının
izledikleri çizgi filmleri sürekli kontrol etmelidirler ve çocukların
davranışlarındaki olumlu ya da olumsuz değişiklikleri gözetmelidirler. Ayrıca
televizyon izleme sürelerini sınırlanmalıdır. Çizgi filmler izlendikten sonra
izlenilen programın havada kalmaması için çocuklarıyla oturup kendi
değerlerini, tercihlerini ve görüşlerini ortaya koyarak çocukla
konuşmalıdırlar. Beraber izledikleri programlarda çocuklar soru sorabilir.
Çocuğunun sorduğu soruları anlayabileceği bir dille ve doğru bir şekilde
cevaplandırmalıdırlar. Ayrıca çalışan anne babalar çocuklarını emanet ettikleri
bakıcılarını özenle seçmeliler ve bu konu hakkında uyarmalıdırlar.
arttırmak için:
Yayıncıların
ve devletin(RTÜK) sorumluluğu; çocuklara yönelik yapılan programları daha sık denetleyerek çocuklara
uygun olup olmadığını araştırmalıdırlar. Daha çok çocukların gelişimlerine
yönelik şiddet içermeyen, cinselliğin ağır basmadığı, kaygı ve korku yaratmayan
programlar seçilmelidir.
Ayrıca toplum olarak eleştirel televizyon izleme becerileri edinmeliyiz. Bir televizyon programına kim hazırlamış, niçin ne amaçla, bundan kimin kazancı var, kim kaybediyor sorularını sormalı ve verileri sosyal, politik ve ekonomik yönleriyle değerlendirebilmeliyiz.
Televizyonun
etkisi her çocuk üzerinde aynı değildir. Televizyonun çocuklara etkileri:
·
Çocuğun
gelişimsel özellikleri ve cinsiyetine
·
Ailesel
özellileri ve sosyoekonomik çevresine
· Çocuğun mizaç özelliklerine bağlıdır.
ÇİZGİ FİLMLERİN ÇOCUKLAR
ÜZERİNDEKİ
OLUMSUZ ETKİLERİ
OLUMSUZ ETKİLERİ
Henüz hayal ile gerçeği ayırt edemeyen
büyük oranda gördüklerinin etkisiyle bir dünya kuran 0-6 yaş grubundaki
çocukların, hem benlik oluşumu hem kişilik gelişimi hem de kültürleşme gibi
bireysel gelişim süreçlerinde çizgi filmler önemli bir yer teşkil etmektedir.
Günde yaklaşık dört saat televizyon karşısında kalan çocuğun kültürel etkileşim
konusunda çizgi filmlerdeki davranış kalıplarını, düşünce tarzlarını, model
olabilecek kişilerin genel özelliklerini benimsemesi kaçınılmazdır.
Medya ve çocuk konusunda yapılan
çalışmalar son dönemlerde medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Özellikle şiddet ve cinsellik bu anlamda en fazla incelenen
konular arasında yer almaktadır.
Pek çoğumuz
çocukların şiddet içeren filmleri ya da haber programlarını izlememesi
gerektiğini düşünürüz, ama aynı hassasiyeti "masum" çizgi filmler
konusunda göstermeyiz. "Oysa burada başka bir tehlike başgösteriyor.
Örneğin, Tom ve Jerry tüm bir film boyunca birbirlerini yiyor,
kafalarını yüzlerce kez tavana çarpıyor, vücutlarının üzerinden tanklar
geçiriyorlar. Fakat sonuçta bir şey olmuyor ve bu sonuçsuz şiddet, çocukların
hafızalarında, yumruklanan ya da yüksekten atılan canlıların silkelenip yeniden
hayata dönebilecekleri yönünde bir mesaja dönüşüyor..." Böyle bakınca, Can
Dündar'ın dediği gibi, "Tom ve Jerry'yi ekrana sürerken, belki de şiddete
sevimli bir maske giydirmiş ve çocukların bilinçaltına işlemiş oluyoruz."
Çocuğun şiddet içerikli filmlerde gördüğü figürler trajik sonuçlar da ortaya çıkarabilmektedir. Fakat araştırmalar, ebeveynlerin medyadaki şiddete karşı takındıkları tutumların, bu şiddetin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletebildiğini göstermiştir.
*Çizgi
filmler çocukları 4 ana şekilde olumsuz etkileyebilir:
1)Şiddete
yöneltme: Araştırmalara göre şiddet içerikli çizgi film izleyen çocukların
diğer yaşıtlarına göre daha fazla kavga ettikleri, daha gergin ve agresif
olduklarıgözlemlenmiştir. Yine bu çocukların ebeveyn, ve büyükleriyle
ilişkilerinde daha gergin, sabırsız ve asi oldukları ortaya çıkmıştır. Şiddet
içeren çizgi filmlerin bu programları izleyen çocuklar üstünde 3 ana etkisi
olduğu saptanmıştır. Bunlar:
a) Bu çocukların “diğerlerinin” acı ve üzüntülerine daha az hassas olması,
b) Bu çocukların gerçek hayatta çevrelerindekişiddet unsurlarından gerektiği kadar hatta hiç rahatsız olmamaları,
c) Daha önceki araştırmanın da işaret ettiği gibi bu çocukların çevrelerine karşı agresif ve şiddet dolu davranışlarda bulunmada diğerlerine göre daha yatkın olduklarıdır.
2)Bilişsel fonksiyonları köreltme (azaltma): 2004 yılında yapılan bir araştırma günde ortalama 3 –4 saat televizyon ve dolayısıyla çizgi film izleyen çocukların dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı geliştirme olasılıklarının diğerlerine göre % 30 ile % 40 daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.
3)Gerçeklikten kopma: Yapılan araştırmalar eğer dikkat edilmez ve engel olunmaya çalışılmaz ise izlenen çizgi film karakterlerinin her geçen gün çocuğun dünyasına yerleşmeye başlayacaklarına ve çocuğu gerçeklikten koparıp ciddi adaptasyon sorunu yaşatacağına işaret etmektedir. Öyle ki çok çizgi film izleyen ve o karakterlerle özdeşleşen çocukların sosyal ilişki kurmada zorlandıkları ve yalnız olmayı seçtikleri görülmüştür.
4)Güvenli davranış azalması ve risk artışı: Özellikle 12 yaş öncesinde ve muhakeme yetisi henüz gelişmemiş çocuklar gerçekle “hayal ürünü” arasındaki belirlemeyi yapmakta zorlanıp(hatta yapamayıp) ciddi güvenlik sorunları yaşayabilirler. Çizgi filmlerin içeriğinde olan uçma, kaçma davranışlarının gerçek hayatta da olabileceğini varsayıp bunları deneyebilir ve sağlıklarını riske atabilirler.
a) Bu çocukların “diğerlerinin” acı ve üzüntülerine daha az hassas olması,
b) Bu çocukların gerçek hayatta çevrelerindekişiddet unsurlarından gerektiği kadar hatta hiç rahatsız olmamaları,
c) Daha önceki araştırmanın da işaret ettiği gibi bu çocukların çevrelerine karşı agresif ve şiddet dolu davranışlarda bulunmada diğerlerine göre daha yatkın olduklarıdır.
2)Bilişsel fonksiyonları köreltme (azaltma): 2004 yılında yapılan bir araştırma günde ortalama 3 –4 saat televizyon ve dolayısıyla çizgi film izleyen çocukların dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı geliştirme olasılıklarının diğerlerine göre % 30 ile % 40 daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.
3)Gerçeklikten kopma: Yapılan araştırmalar eğer dikkat edilmez ve engel olunmaya çalışılmaz ise izlenen çizgi film karakterlerinin her geçen gün çocuğun dünyasına yerleşmeye başlayacaklarına ve çocuğu gerçeklikten koparıp ciddi adaptasyon sorunu yaşatacağına işaret etmektedir. Öyle ki çok çizgi film izleyen ve o karakterlerle özdeşleşen çocukların sosyal ilişki kurmada zorlandıkları ve yalnız olmayı seçtikleri görülmüştür.
4)Güvenli davranış azalması ve risk artışı: Özellikle 12 yaş öncesinde ve muhakeme yetisi henüz gelişmemiş çocuklar gerçekle “hayal ürünü” arasındaki belirlemeyi yapmakta zorlanıp(hatta yapamayıp) ciddi güvenlik sorunları yaşayabilirler. Çizgi filmlerin içeriğinde olan uçma, kaçma davranışlarının gerçek hayatta da olabileceğini varsayıp bunları deneyebilir ve sağlıklarını riske atabilirler.
Bu olumsuz etkileri azaltmak için ebeveynler:
- Çocuklarının
izledikleri televizyon ve çizgi film saatlerini kontrol altında
tutup belli bir
program dahilinde yapabilirler.
- Çocuklarının
izledikleri çizgi filmleri belli aralıklarla onlarla izleyebilir ve
içerikleri
hakkında birkaç cümlelik de olsa yorumlar yapıp tartışabilirler.
- Çok siddet ve öfke
içeren çizgi filmlerin izlenmesini engelleyebilirler.
- Farklı hobi ve
uğraşlara yönlendirmeli ve televizyonu (ya da çizgi filmleri)
çocuklarının hayatlarının
odak noktası olmasını engelleyebilirler.
ÇİZGİ FİLMLERİN ÜRÜN SATIŞLARI
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Küçük yaşta çocukların oynadığı bu oyuncağın
özelliği Barbie’nin ayakkabı sevdalısı olduğudur. Özellikle vurgulanan bu özellik
3-11 yaşlarındaki çocukların gerçekte sahip olmadıkları bir özelliktir. Bu ürün
çizgi filmler yoluyla çocukların dikkatini çekmekle birlikte bu ürün sayesinde
de ayakkabılara ilgi çekilmektedir.
Kuşkusuz ki çocuklar ailelerinin göz
bebekleridir ve aileleri onların her istediklerini vermek ister. Bunu
üreticiler de bilmektedir ve ürün satışlarında çocuklar büyük bir pazar
oluşturmaktadır.
ÇİZGİ FİLMLERİN ÇOCUKLARIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Çocuklar büyük ve küçük kaslarını çeşitli oyunlar yoluyla
geliştirirler ve kasların koordineli bir şekilde çalışmasında oyunun yeri
yadsınamaz. Çocuk pek çok hareketi oyun yoluyla kendiliğinden öğrenir ve
hareket yeteneği gelişir. Çizgi film izleyen çocuk devamlı televizyonun
karşısında, televizyona odaklanmış şekilde durur ve hareket etmesi çok kısıtlıdır.
Çocuğun kaslarını geliştirebileceği en önemli dönemde çizgi filme yönelmesi
çocuğun hareket yeteneğini sınırlar ve çocuğun belli hareketleri yapmasını
kısıtlar. Bu yüzden çocuk çizgi filmlere çok fazla bağlı kalmamalı ve çizgi
film izleyecekse bile bu çok fazla uzamamalı oyuna da zaman ayırması
sağlanmalıdır.
ÇİZGİ FİLMLERİN ÜRÜN SATIŞLARI
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
İzleyici kavramının çocuk izleyicilerle sınırlı
tutulması durumunda, etki boyutları çok daha derin olabilmektedir. Çünkü
çocuklar Televizyon enformasyonlarına savunmasız şekilde maruz kalan, sosyal,
fiziksel, psikolojik olarak da bu iletilerden en fazla zarar gören kesimi
oluşturmaktadır. Aslında ailenin temel sosyal kurum olduğu toplumlarda, çocuk
davranışlarının olgunlaşmasının referans kaynağını aile oluştururken, günümüz
toplumlarında aileler, bu kaynağı başta televizyon olmak üzere kitle iletişim
araçları ile paylaşmak durumundadırlar.
Reklâmların
yayın periyotlarının ve ikna stratejilerinin çocukların tüketim seçimlerinde de
etkili olduğu söylenebilir. Kural, yasa, teamül gibi yazılı maddelerle çerçevelenmeye
çalışılan televizyon ve çocuk ikilemi, tüm bu yasal uygulamalara rağmen yayın
ihlallerine uğramaktadır. Günümüzde bu olumsuzluklara birçok televizyon
kanalındaki programlarda, reklâmlarda, çizgi ve sinema filmlerinde, kısaca
televizyon sunumlarının her türünde sıkça tanıklık edilmektedir.
Günümüzde özellikle Pepee çizgi filmleri
çocukların en çok izlediği çizgi filmlerdir. Dışarıda satılan ve çocuklara
hitap eden, battaniyeden,bebeğe,kalemden,deftere hatta elektronik eşyalara
kadar Pepee ve daha birçok çizgi film
karakterini görebiliriz.
YORUMLAR:
0 comments: